25 Ekim 2008

Bu Siteye Erişim Mahkeme Kararı İle Engellenmiştir

.

24 ekim 2008 saat 16:00 itibarıyla blogspot.com, blogger.com, blogger ve yine bu servislere bağlı sitelere erişim engellenmiş, erişilmeye çalışılan blogların tamamı o meşhur "bu siteye erişim mahkeme kararı ile engellenmiştir." kırmızı yazısıyla süslenmiş. Doğal olarak şu an okumakta olduğunuz benim blog da.

Her gün yaptığım gibi ilk iş bookmarks listemden bloğumu açmak, belki eser de bişeyler eklerim diye bir kez daha bakmak etmekdi. Sayfama tıkladığımda karşıma çıkan bu lanet yazı beynime kanın sıçraması için yetti de arttı.

Bi yolunu bulup giriyor, ekşi sözlükdeki arkadaşlarımın gösterdikleri yollarla sayfalarımıza, okuma alışkanlığımız olan sayfalara bir şekilde ulaşıyoruz okuyor ve yazıyoruz eyvallah da..
Nedir yani?
Ne olacak: şu dakika itibarı ile Türkiye internetinin cılkı çıkmıştır.
İnternet aboneliklerimizi de iptal ettirelim tam olsun...
Ulan bloglar hayatımızın en özgür, en paylaşımcı, en demokrat medyası haline gelmişken; bu ne garabet bir yaklaşımdır!

Böyle mi çözülecek bütün işlerimiz!!? Yık, öldür, yak, kapat!

.

21 Ekim 2008

Aslında Bir Konu Var...




Aslında bir konu var..
Neden konuşamayız?
Neden hep suskunsun?
Ben güzelim kadınlar berbat!
Neden buna gülmezsin?
Neden hep mutsuzsun?
Sorular sorunca dersin ki,
Neden çocuksun neden büyümezsin?
Elimde cevabım yok!
Olsa neye fayda, yüzün bana dönmez ki..

Ağzımda hep tadı var,
Özüm gibi paslı bitince gitmez!
Hem yarası hem dikeni var!
Batırır beni de yaralar,
Acıtır sabahlarımı..

Birileri var birileri var
Birileri yine sarhoş!
Birileri yaz birileri kış
Birileri önce!
Birileri bize apaçık, birileri pişman!
Birileri bize çok acı!
Birileri çok acı!
Birileri bize çok acı getirdiler!
Birileri farkında birileri farketmedi!
Birileri sağ birileri sol birileri farketmedi!
O da bunu görmedi!
Bu da sana hiç yetmedi...

Üçgen gezegenleri meşhur cinayetleri
Yine onu vurdular yine ona bam!
Yine geri sar, yine sarhoş
Yine benden uzak kalmış!
Beni terketmedi, beni bırakıp gitmedi!

Bir yanı tura bir yanı yazı,
Bir yanı da bana kalmış!
Yine ona ne güzel seslendiler...
Yine gözü apaçık, gözleri apaçık!
Birileri bize çok acı çektirdiler!

10 Ekim 2008

Ironic?!?

.

Bugün torbadan yaptığımız çekilişle çıkan şarkıya da bakın hele...

Evet hep şarkılarla ve sözleri ile ilgili yazıyorum. Sonbahar geldi. Ellemeyin bana.
Bi süre yokum, kapalıyız.
Herkes ama herkes kendine iyi baksın. Yokum. İlgilenmiyorum. Out of Order. Ok?

well life has a funny way of sneaking up on you
when you think everything's ok and everythings going right
and life has a funny way of helping you out when
you think evertyhing's gone wrong and everthing blows up in your face

it's meeting the man of my dreams
and then meeting his beautiful wife
and isn't it ironic... don't you think
a little too ironic.. and i really do think...



Hadi sağlıcakla..

.

5 Ekim 2008

Bir Pazar Günü...

.

İçim sonbahara geçmişken, ellerimi bağlamış öylece bekliyorken şarkımı da buldum tam oldu.

unutmalı artık bir anlamı yok
sevmeyi bilmeyen birini anlamak ne zor
...
sensizliği kabul eden bir kalpte mutlu olmazsın
bu katlanılmaz gururlarla sen de başa çıkamazsın


şu bölümde hıçkırıklarımızı arttırıyoruz...

bu deli gönlüm neler neler uğrunda harcadı her gün
bir an yılmadan
unut demek olmaz laf anlamaz bu kalp
bu aşkın içinde ne emekler saklıdır


Yabancı ağırlıklı dinlerim şarkıları. Ama sadece Türkçe olanlar üstelik türü ne olursa olsun ağlatır beni her nedense. Sözlerin tek tek içime işlemesidir büyük ihtimal sebep...

Gerizekalı...

.

3 Ekim 2008

Bozcaada

.

Güzel geçen bir tatilin daha ardından işte yine bilgisayarımın karşısındayım.
Herşeyden uzak, dingin, huzurlu mis gibi 4 gün.
En sevdiğim arkadaşlarım Eylem ve Yaprak ile birlikte Bozcaada.
İlk kez gittiğim Bozcaada'ya resmen kış gelmesine rağmen ve çok üşümeme rağmen aşık oldum.

Havası, insanları ve birbirinden güzel her mekanı ile bambaşka bir dünya.
Yaşanacak ve görülecek o kadar çok yer var ki...

Kaldığımız pansiyon şahaneydi. Sahipleri, temizliği, yeri, fiyat uygunluğu, herşey dört dörtlüktü. Bozcaadaya gidecek olanlara tavsiye olunur: Adonis Pansiyon. Nurcan teyzenin her saban elleriyle hazırladığı ege usulu kahvaltı ve ev yapımı reçellerinden bahsetmeden geçemem. Oğulları Burak ise çok sıcak kanlı ve yardımsever. Bize arkadaş olduğu ve birçok konuyla ilgili bilgi verdiği gibi gezi turlarımızda da arabası ile götürmek suretiyle bize eşlik etti.

Ada genel olarak lezzetleri ile bizi bizden aldı diyebilirim.
Ada kafe'de gelincik şerbeti soğuk ve sıcak hali(bu çeşidin adı nejat bey) ile bambaşka bir lezzet.
Şükrü Usta'da ev yemekleri ve mercimek çorbası soğuk günleri ısıtmaya bire bir.
Sandal restorant balık ve mezeler konusunda bir harika. Sokak arasındaki bu restorant servisi ve misafirperverliği ile de dikkat çekiyor.
Döneceğimiz gün Maria'dan aldığımız ev yapımı keçi peyniri çok kokmasına rağmen muhteşem lezzetli.
Sakızla yapılan herşey şahane. Muhallebi, un kurabiyesi, türk kahvesi...

Ve elbette şarap.
Her ne kadar içmekten pek hazzetmediğim bi içki olsada ada herkesin bildiği gibi şaraplarıyla pek ünlü. Haksız da sayılmazlar. Ben bile kendime keyifle içeceğim bir çeşidini buldum.
Tabii Şerif amca sayesinde. Çamlıbağ şaraplarının üreticisi. Tüm seriyi denemeyi tamamlatmadan ne alacağımıza karar vermemize izin vermedi :)
Corvus ve Talan şarapları da adanın diğer meşhur şarapları. Muhakkak iyilerdir fakat mağazalarda ilgi alaka pek olmayınca hiçbirşey denemeyerek (ki denetmeye gönüllü biri ile karşılaşamadık) Çamlıbağ'ı tercih ettik.

Kale, rüzgar gülleri, ayazma, manastır görülmeden dönülmeyecek yerler.

Müzeyi görmeseniz de olur. 5 liraya girişi olan müzenin gelişigüzel toplanmış eşyalardan meydana geldiğini görmek bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim.

Kale ilginç bir şekilde dün yapılmış gibi duruyor. Türkiye'nin en iyi korunan kalesiymiş. Orada fotoğraf çekerken o kadar çok güldük ve eğlendik ki :)

Rüzgar gülleri büyülü bir havaya sahip. Güneşin batışı özellikle muhteşem. Tam karşıdan kıpkırmızı sulara gömülüyor. Mekan tam orada bulunan bir gemi batığından çıkarılan eşyalar ile ilginç bir havaya bürünmüş. Kocaman çarklar bir enstalasyon havasında denize nazır sergilenircesine duruyor. Eski bir motorsiklet, kantar, bisiklet, tava, karavan...İlginç...

Ayazma bizim için yürüyüş mekanı oldu mevsim itibarı ile ama yazın eminim havlu sermek için boş alan bulunması zor bir yer haline geliyordur.

İşte bu yenilen, içilen ve gezilenlerin ötesinde ben şu kısacık tatilde çok dinlendim.
Kafamı boşalttım, bütün stresimden arındım.
Tabii gitmeden önce çözdüğüm kocaman sorunumun da etkisi vardı.
(şimdi hiç yeri değil ama eklemeden edemeyeceğim : Emre is my hero. Bana hayatımın en büyük hediyesini veren adam. İlah. Kahramanım. Süper insan)

İŞte böyle. Ben bu tatilde özet olarak şunu yaptım: yedim, içtim, yürüyüşler yaptım, bol bol kitap okudum ve fotoğraf çektim. Ve tabii gelir gelmez de o fotoğraflardan kısa bir düzenleme.
Buyrunuz..