22 Mayıs 2006

Tatil Notları

Uzun geçen keyifli bir tatil oldu.

Öncelikle şunu söyleyeyim ki çok çabalamama rağmen, yazmak için bilgisayarın başına geçeli yarım saat geçmiş olmasına rağmen perşembe akşamını hatırlamıyorum :) Hakkaten hatırlamıyorum. Yaşlanma belirtisi? Hayır hayır değil!!!

Cuma sabah Memedali olabilecek en sevimli ses tonuyla uyandırdı beni. (Saat 13.00 gibiydi, hala kafamda sabah olarak yer etmişse perşembe akşamı hızlı geçmiş olmalı. alla alla hala hatırlamıyorum) "ekiiinnn kardeşin için bugün ne yapacağını hatırlıyormusun?" Hımm biraz düşünürsem hatırlarım.
Kardeşden habersiz anne aradı ardından bir 5 dk. sonra yan odadan :) "Haydi kalk Fenerbahçe'de dayınlar bekliyor bizi." Yauv bi aranızda anlaşın sonra arayın beni.
Karar verildi. Hızlı bir hazırlanış ve apar topar bir çıkış yaptım. Anne alınacak önce. Hedef Romantika cafe, çok açım.
Hava muhteşem, kokular ise baş döndürüyor. İstanbul'a olan hayranlığım deniz kenarında olduğumda artıyor. Karar verdim ben yazın seviyorum bu şehri. Kışın ise kaçma isteğim en üst noktalara çıkıyor.


Aile sanatçı, aile dünyaya proje için gelmiş, Oturuldu, konuşuldu, paylaşıldı, fikirler verildi alındı. Çok güzel şeyler olacak.
Anne bırakıldı kardeş alındı.
Budakhan'ın yolu tutuldu. Hemen karşı dükkan. Aile dövmecimiz kendisi. Saçlarını kestirmiş ama hala yakışıklı.. öhö öhö neyse ne diyorduk...Gidildi ve memo'nun zamanında yaptırdığı dövme gösterildi, düzeltmesi istendi. Tutar öğrenildi ve bu plan uzuuuuuuun bir zaman sonra gerçekleştirilmek üzere ertelendi. (Yuh diyoruz resmen yatırım mahiyetinde bir bedel.)
Sonra Kadıköy'de ne kadar nalburiye varsa gezilerek uygun ölçüde şakül arandı. Şakül evet. Yok yok bizim oğlanın şakülü kaymadı. (yauv çok yakışıklı bi kardeşim var beee..Aslanım benim.) Bitirme ödevine mi takacakmış ne. Heykel yapıyo da kendisi.
Hazır aşşağı inmişken Yazıcıoğlu'ndan boş cd alındı. İndirilen yeni albümler kaydolacak abla için :)
Yıllardır vermiş olduğum bir sözü gerçekleştirmenin zamanı gelmişti. "Çalışırsam bir gün sana istediğin gibi bir deri ceket alacağım" demiştim. Kısmet bugüne hadi bakalım dedi bizimki. Yeni taşındık para yok falan dedim ama ı ıh.. İnsafsız..Neyse sen yeterki böyle iyi ol, yeterki benimle ol her bişeycikler yaparım dedim veeee atladığımız gibi caddeye indik. (yok be kardeşim cadde çocuğu değiliz. İstanbul'un en ucuz dericisi RRM orada. Valla bi ayakkabılar aldım aklınız durur. ehehe valla ucuz yaa. Yoksa 4 çift ayakkabı nasıl alayım. bir yuh da kendime)
İkimizde mutlu mesut mahallemize geri döndük. Evli evine köylü köyüne. Giriş o giriş o akşam dinlence.

Cumartesi sabah anne uyandırdı bu kez. Hızlı bir hazırlanış ve apar topar bir çıkış daha yaptım. Ben yine çok açım. Pan pan'ın kokusu ta evin ordan duyuluyor. Anne ile köşede buluşuldu. Hedef Kemal'in yeri iken yer bulamadığımız için moda çay bahçesine kaydık.
Hava yine muhteşem, kokular yine baş döndürüyor. Hımm İstanbul'a hayranlığım hoşlanmaya doğru yol alıyor.


Öğlene kadar oturmuşuz orada. Akşam oluyor ve bir grup arkadaş ile Mojo'da Circus Band eşliğinde "eskilerden de çalsalar ya" diye dua ederken buluyoruz kendimizi. İstiklal caddesine ait bir kaç not: İstanbul'da benim için sadece yazın var olan bir mekan da burası. O kadar farklılaşıyor ki gözümde. Gecenin bir yarısı bile güzel. Şimdi beni bilenler "gece yarısı? Ekin? İstiklal? Güzel?" diyecekler içlerinden. Ne zaman güzel oluyor? Tabii güvende olduğumu hissedersem. Güvendemiydim? Şüphesiz.


Pazar sabah saat 13.00 gibi uyanıyoruz yine. (tatil günleri benim sabahım saat 1 anlaşıldı. Ama hala perşembe akşamını hatırlamıyorum.) Şahane bir kahvaltı hazırlıyoruz kendimize, ballı, sosisli, peynirli... Çok şükür sandviç yemekden kurtuldum.
Derken huzurumuz boktan bir şekilde kesiliyor. Küfür etmiyorum yahuu, hakkaten boktan. Tuvalet taştı. Birimizin elinde lavabo açıcı (ne işe yarayacaksa) birimizin elinde kaynamış su bi taraftan gülüyor halimize bir tarafdan ne bok yiyeceğimizi düşünüyoruz. Kapı çalıyor gelen anne. Vazgeçip bokla uğraşmayı kendimizi dışarı atıyoruz. (Yaz kesin geldi. Kendimi içeride tutamıyorum) Öyle bir yollardan yürütüyor ki bizi, yaşadığımız şehri ilk kez görmüşcesine çığlıklar atıyoruz. "bu nasıl bir güzellik bu nasıl bir manzara."
Hava tabii ki yine muhteşem, kokular tabii ki yine baş döndürüyor. İstanbul'a karşı hoşlanma duygum aşk olmaya doğru yol alıyor.
Sahil yürüyüşü Babamın atölyesinde sonlanıyor. Bir tekerrür yaşıyoruz. Aile sanatçı, aile dünyaya proje için gelmiş, Oturuldu, konuşuldu, paylaşıldı, fikirler verildi alındı. Çok güzel şeyler olacak bu projede de. 'İskele radikal'. Hoydabre..
Şimdi İstikamet çocukluk arkadaşım Başak, can ciğer kuzu sarmam. Doğuma 7 hafta kalmış. İpek hanım bekleniyor heyecanla. Yanmışız. Çok hareketli bir kız olacak şimdiden belli. Kıpır kıpır. İlk kez bir bebeğin kıpırtılarını dışarıdan bakarak gördüm. Mucize gibi birşey. Klasiklere ise alıştım. Albüm gösteriyor yeni doğum yapanlar. Doğurmamış olanlar ise hareketli ultrason görüntülerini dvd den.
Geçen hafta yapmış olduğum 3 bebek ziyaretinin üzerine bir de hamile ziyaretinin ardından akıllı uslu evime dönüyorum. Bok basmış tuvaletimle başbaşayım.
Problemi bir tesisatçı havasına bürünerek gideriyorum. Ardından temizlik. Tatili sonlandırmaya hazırım.

Güzel, hızlı, eğlenceli bir tatil oldu. İstanbul'a bir kez daha aşık oldum. Bu yaz kendisi ile özel olarak ilgilenmeye karar veriyorum.


Bu hislerle dingin, huzurlu bitiriyorum işte tatili bu gece. Perşembe akşamını hala hatırlamasamda yarın sabah saat 6 da uyanmam gerektiğini biliyorum...

Bi dakka bi dakka hatırladıııımmmm... Kakay ile beraberdik Perşembe akşamı. Evde olmak istememiştim, özlemişdim de, ben gittim onlara, Akay yoktu. Yemek yedik, Eurovision yarı finalini izledik, yayıldık... Oh bee..Yaşlanmıyorum.. Biraz zorlandım ama hatırladım.:))

Hiç yorum yok: